6 Haziran 2013 Perşembe

Gezi : Yanlış Tarafın Öyküsü

                Aşağıda on binlerce insan görüyorum. Hayır insan olamaz bunlar. Bunlar resmen çapulcu! Sanki Ganj Nehri’nin deltası gibi yüzlerce koldan aynı yere toplanıyorlar. Bayraklar ve gaz maskeleri var meydanda. Marjinaller, ayyaşlar, gitaristler, imamlar, öğrenciler, tinerciler, orospular, çocuklar… Binlercesi toplanıp benim için gelmiş gibiler. Tam ortalarına, sanki bir şeftaliyi çekirdeğinden vururmuş gibi, düşmek istiyorum. Hayır dur dur! Bunlar tamamen içgüdü. Sakin olmalıyım. Ben artık ben olmamalıyım. Lanet olsun görevime! Ben de sevilmek istiyorum ama yaradılışım müsaade etmiyor. Ah evet, düşmeye başladım şimdi. Olanca şiddetim ve peşimde bir kuyruk gibi uzanan duman bulutuyla muhteşem görünüyor olmalıyım. Kuyruklu yıdızları kıskandıracak bir şiddetle düşmeliyim. Hepsini ama hepsini boğmak istiyorum. Beni gördükleri anda kaçışmaya başlayacaklar. Hiçbiri dayanamaz benim dumanıma. Sonsuz bir zehir ırmağı gibi her birinin ciğerini parçalamak istiyorum. Lütfen durdurun beni ben bunları yapmamalıyım. Fakat yapabildiğim tek şey bu. İstiyorum. Beni gökyüzüne doğru fırlatan her kimse, onun kalbine çöreklenip bütün atardamarlarını yırtmak istiyorum. Ama olmuyor. Ben çapulculara gönderilen ne ilk ne de son Biber gazıyım. Benden sonra diğer kardeşlerim çapulcuların üzerine Moğol okları gibi yağacaklar. Bunu nasıl durdurabilirim? Bir namludan Gezi Parkı’na doğru gönderildim ve tek görevim bu çapulcuları dağıtmak. Tıpkı bir iblis gibiyim. Onları zehirlemek için yaratıldım ve binlercesinin arasına süzülüyorum. Hiçbir biber gazı benim kadar mutlu olamaz! Özür dilerim. Hiçbir gaz bombası benim kadar şerefsiz olamaz! İçimizi kin ve kötülük kaplamış olsa dahi, kimse kendi halkını zehirlemek istemez. Fakat beni buraya gönderdiklerine göre sanırım bu denli şerefsiz insanlarda var! Hepsinin ellerinden öpmek isterdim ama şu anda durum buna müsait değil. Şimdi bir sürü çapulcuyu ağlatmak üzere gökten zarif bir şiddetle Gezi Parkı’na doğru süzülüyorum. Benim gibi yüzlerce gaz bombasıyla birlikte onlara hiç tadamayacakları kimyasal acılar tattırmak için buradayız. Yanımda benimle birlikte Gezi Parkı’na düşen bir biber gazıyla göz göze geliyoruz. Birbirimize hain bir gülümseme fırlattık. Sanırım bizler, yaradılışımız gereği şerefsiziz. Acı çektirmekten zevk alan, sadist biber gazlarıyız!

                Ne mutlu bizlere ki, güçlünün yanındayız. Gezi Parkı’na yıllarını vermiş bir çınar ağacının yaprakları arasından geçip, yer çekimini de kendime dost edinerek durdurulmaz bir şiddet kazandım. Yaklaşıyorum. Çok sıcağım ve öldürmeye yeminliyim. Kudretli bir hızla yere düşerken bir çapulcuyu sol gözünden vuruyorum! İşte bu! Ayyaşın gözü asla göremeyecek! Metalimde kanlarla Gezi Parkı’nın zeminine düşüyorum. Hızımı kaybettim ama yoğun gaz salgılıyorum. İnsanlar yüzlerini ekşitiyor. Sanırım başardım! Ah Tanrım, lütfen şeytan beni görüp biraz örnek alabilir mi?
         
            Tekmeliyor beni çapulcular. Benden korkmuyorlar! Benim gibi yüzlerce kardeşim üzerlerinde Zeus’un şimşekleri gibi çakarken korkmuyorlar! Onların inancını ben dahi içimde hissediyorum.  Kötülük için yaratıldım. Fakat bu çapulcuları gördükten sonra utanıyorum kendimde! Sanırım uğruna savaştıkları şeyler kuvvetli. Benim gibilerin asla bilemeyeceği bir şey için savaşıyorlar: özgürlük! Keşke bende özgürlük adına kendini feda eden bir biber gazı olabilseydim. Ama ben bir direnişçiyi kör ettiğim için övünebilecek kadar puştum! Beni öldürsünler istiyorum. Tam bunları düşünürken bir el sarıyor metal gövdemi. Bana hayatım boyunca bir daha asla duyamayacağım küfürler ederek beni bir toma’ya doğru fırlatıyor. Tomaya çarpmak üzereyken, az önce göz göze gelip karşılıklı gülümsediğimiz biber gazını görüyorum. Yine göz göze geliyoruz. Fakat bu sefer ikimizde ağlıyoruz.


            Artık hiçbir şeye inancım kalmadı. Ait olduğum yerlerden nefret ediyorum. Beni neden sevmediklerini anlıyorum. Hiçbir zaman insanlığa yararım olmadı. Asla olmayacak. Öldürmeliydim kendimi. Tüfeğin namlusundan çıkmadan intihar etmeliydim. Unutmamalıyız ki, bazen kendini feda etmek en büyük erdemdir. Faydasız olduğunuzu hissettiğiniz anda onurunuzla çekip gitmesini bilmelisiniz. Kendimden nasıl utanıyorum bir bilseniz. Ben kaderime boyun eğdim ve kötülüğü kabullendim. Siz hiç kimseye boyun eğmeyiniz!

                                                                                                        Onur Tuncay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder